Skip to content

Devrim Sancı

FİKİR İŞÇİSİ

Menu
  • HAKKIMIZDA
  • İLETİŞİM
Menu

Suriye Haritası ve Mezhep Savaşları

Posted on 26/12/2024 by Devrim Sancı

Beşar Esad sonrası Suriye’ye bakmak artık eskisinden de kolay. Kör olmaya gerek yok. Esad’ın devrilmesiyle beraber en az üçe bölünmüş olan Suriye çetelerin, örgütlerin, istihbarat oyunlarının ve kaosun ülkesi haline dönüşecek. Herkesin işine geldiği gibi gösterdiği yeni Suriye haritası aslında çoktan çizildi bile.

Yabancı basın ve ülkelerin Suriye’yi nasıl gördüğünü tartışmak bana kalırsa en son ki mesele olmalı. Biz, Türkiye olarak Suriye’yi nasıl görüyoruz?

Ana akım medyaya soracak olursak Suriye’de güç Türkiye’nin elinde!

Sosyal medya ve medyatik kişilere soracak olursak Suriye’de güç Türkiye’nin elinde!

Şam’da, Emevi Camiinde ve Suriye’nin birçok bölgesinde kendini gösteren kişiler İbrahim Kalın ve Hakan Fidan. O halde Suriye’de güç Türkiye’nin elinde!

Fakat hakikat böyle değil. Bu senaryonun ve görüntülerin altında devlet aklı falan da yatmıyor.

Her şey PYD’nin hüküm sürdüğü “Rojova” olarak adlandırılan bölgenin kurumsallık kazanmasını sağlamak.

Her şey mezhep savaşlarıyla Suriye’yi kullanarak Orta Doğu’yu yeni bir döneme sürüklemek.

Her şey İran ve Türkiye’nin ilişkilerini bozmak ve Orta Doğu’da bir birine dost tek bir ülke bile bırakmamak.

Rojova Meselesi

DEM Partili politikacıların dışında pek dile getirilmeyen bu isim, bugün Kuzey Suriye olarak tarif edilen, Türkiye’nin Suriye sınırını neredeyse baştanbaşa saran bir konuma tekabül eder. “Rojova” isminin yanı sıra “Batı Kürdistan” ya da “Suriye Kürdistanı” olarak da isimlendirilen bölge PYD’nin kontrolündedir.

Sarı renkli bölge “ROJOVA” diğer adıyla “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi”.

Defalarca Türkiye’ye gelip, Ankara’da devlet törenleriyle karşılanan, sonradan terörist olarak görülen Salih Müslim’de bu bölgenin yöneticilerindendir.

Resmi ismiyle “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” politik olarak Salih Müslim ve Asya Abdullah’ın eş başkanlığında PYD tarafından yönetilmekte, askeri olarak ise YPG tarafından savunulmaktadır.

2019 yılının Ekim ayından itibaren PYD tarafından özerklik ilan edilen bölgede önce özerk kantonlar, sonrasında federasyon ilan edilmiş, fakat hiçbiri Esad rejimi ya da diğer ülkeler tarafından tanınmamıştır.

Dolayısıyla bu bölgenin kıymeti Irak Kürdistanı ile Suriye Kürdistanı’nı birleştirmek ve kabul gören, ciddi ve gerçek bir Kürdistan devletini kurmanın önemli bir parçası olmasındandır.

Suriye savaşında Türkiye’nin üzerinde durması ve odaklanması gereken yer Şam Emevi Camii değil, Suriye sınırımızda kurulmaya başlanan Suriye Kürdistanı’dır.

Mezhep Meselesi

Suriye’de kesin olmamakla beraber yaklaşık 2 ila 3 milyon arasında Arap Alevileri ya da diğer adlarıyla Nusayriler yaşamaktadır. Nusayri nüfus çoğunlukla Suriye’nin Akdeniz’e kıyısı olan Lazkiye ve Tartus şehirlerinde bulunur.

Esad rejimini devirip yerine gelen HTŞ ve Şam yönetimindeki isimler Sünni siyasi İslamcıyken Nusayriler Şii İslam inancını taşımakta ve azınlıkta olan tarafta bulunmaktadırlar. HTŞ cihatçı ve radikal dinci anlayışa sahip bir örgüt. HTŞ modernize edilmiş bir IŞiD gibi Suriye savaşını mezhep savaşına dönüştürmekte geç kalmayacak ve Nusayriler başta olmak üzere Hristiyan ve Dürzi nüfusa karşı sindirme faaliyetlerine başlayacaktır.

Sonuç olarak gelinen noktada Arap Alevilerinin yoğunlukla yaşadığı Akdeniz kıyısında ki Lazkiye ve Tartus şehirlerinde başlayan saldırılar, Suriye iç savaşının bitmediği, mezhep savaşına döndüğünü gösteriyor.

Mezhep savaşı sadece Suriye’yi değil, bölgedeki birçok ülkeyi birbirine kırdıracak bir tehlike taşımaktadır. Burada ki en önemli nokta ise tam olarak budur. Mezhep savaşının Suriye’nin içinde kalmayacağı, özellikle Lübnan, Türkiye ve İran’a da sıçrayacağıdır.

İran Meselesi

Orta Doğu’da yapay olmayan iki gerçek devlet vardır; Biri Türkiye diğeri İran. Orta Doğu’da emperyalist bir plan harekete geçirilecekse önce İran ve Türkiye’nin üstesinden gelinmeli, bu iki devleti diskalifiye etmelisiniz.

Suriye’de Esad rejimin sona ermesi ve Beşar Esad’ın devrilmesiyle birlikte Türkiye’nin Esad muhaliflerine yönelik sevecen tavrı İran’ı kızdırmıştı. Esad’ın devrilmesinde Türkiye’nin payı varmış imajı İran ile olan politikamızı sekteye uğratacağını daha önce ifade etmiştik.

HTŞ ve yeni Şam yönetiminin Şii inanca sahip Suriyeli Alevilere karşı saldırılarıyla beraber İran yönetimi yeniden Türkiye’yi suçlayan bir tavır takınacağı büyük ihtimal. Sebebi ise Türkiye’nin halen Suriye’de Sünni örgütlere destek vermesi, bu Sünni örgütlerin ise Alevilere karşı saldırılar düzenlemesinden kaynaklıdır. Türkiye her ne kadar bu konuda herhangi bir bağı ya da bağlantısı olmadığını söylese de İran bu konuda yine aynı tavrı gösterecek, Türkiye’ye olumsuz ve suçlayıcı bir yargıda bulunacaktır.

Şii inanca sahip İran ve Suriye’de Şiilere karşı başlayan mezhepsel saldırılar bir tarafta…

Sünni bir Türkiye ve Türkiye’nin destek verdiği örgütlerin Suriye’de Şiilere saldırmaları bir tarafta…

Bu tablo Türkiye ve İran’ın zaten Esad’dan sonra açılan araya daha fazla mesafe girmesine neden olabilir.

Mezhep savaşıyla Orta Doğu’da İran ve Türkiye’nin birbirine düşman olması demek, Orta Doğu’nun artık sahipsiz bir diyar gibi emperyalizmin kucağına atmak anlamına gelecektir.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2025 Devrim Sancı | Powered by Minimalist Blog WordPress Theme